BIR KITAP BIR OYUNCAK

KAMPANYAMIZ DEVAM ETMEKTEDİR. STANDLARIMIZA BEKLİYORUZ
' Bir Kitap Bir Oyuncak' Kampanyası 11 Aralık 2006 tarihinde başladı. Proje kapsamında Adıyaman (Burçaklı), Rize (Kalkandere), Mersin (Tarsus)'de birer ve Bingol'de 100 adet köy okulu için oyuncak ve hikaye kitapları toplamayı hedefliyoruz. İlköğretim öğrencilerine yönelik başlattığımız kampanya ile 15 bin adet oyuncak ve hikaye kitabını ilköğretim okullarına ulaştırabilmek istiyoruz. Standlarımız İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere ve Kuştepe Yerleşkelerinde hafta ici saat 9.00 ve 17.00 arası açık bulunuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin çeşitli fakültelerinde eğitim gören 41 kişililik bir ekip olarak yürüttüğümüz kampanyada sizleri standlarımıza bekliyoruz. Yaşadığımız çağ bilginin, bilişimin çağı ve bizde eğitime yapılan yatırımın en geçerli ve değerli yatırım olduğuna inanıyoruz. Ulkemize ve insanımıza karsı hissettiğimiz sorumluluk duygusu ile emeğimizi, fikrimizi, zamanımızı ülkemiz çocuklarının mutluluğu ve sağlıklı gelişimi için çalışarak geçirmekten mutluluk ve huzur duyuyoruz.




YASAM PLATFORMU

Oyuncaklar Sadece Çocuklar İçin!

Muhtemelen daha önce benzeri bir yığın kampanya duydunuz. Bu kampanyanın öncekilerden hiçbir farkı yok. Amaç Bingöl’deki Mersin, Adıyaman ve Rize’deli okullara Bilgi’de öğrencilerden toplanılacak oyuncakları göndermek. Neden bu kadar insan bu ve benzeri kampanyaları düzenleme ihtiyacı duyar? İnsanın uğraşacak başka bir işi yok mu ya da ortada daha “önemli ülke mesele’’leri varken kalkıp birde bu oyuncak toplama sevdası nerden çıktı? Sorunun ilk kısmı için şu söylenebilir; evet başka bir sürü iş var yapılacak ve bunlar öyle ya da böyle yapılıyor, ancak bunların tümü kendi bireysel hedeflerimizi gerçekleştirmeye yönelik eylemler. Dünyaya kurduğumuz köprüler hep kendimize doğru. Eylem koordinatlarımızın ağırlık merkezi kendi “kutsal” amaçlarımız. Bu ilişki biçiminde sorun olmalı ki ağırlık merkezimiz sürekli çöküş halinde. Köprünün ayakları sürekli yıkılıyor, bizse inatla yıkılan yerden yeniden kurmaya çalışıyoruz. Peki, bu bireysel hayatımızdaki körlük bize neye mal oluyor? Belki en başta toplumsal gerçeklikten kopmaya, toplumsal ilişkilere duyarsızlaşmaya, ya da toplumsalı da içine alacak şekilde dünyaya karşı kayıtsızlığa neden oluyor. Bu kayıtsız tavrı eritmenin birçok yolu var, bunlardan birincisi insanın kafasını soktuğu yerden çıkartıp etrafa bakmasıdır. Göreceği ilk şey kendinden farklı milyonlarca insan olduğu gerçeğidir. Bu farkındalığı, kendisiyle bu insanlar arasında bir ilişki kurmasına dair bir sezgi takip eder. Sorunun ikinci kısmına cevap tamda burada başlıyor; bu kampanya bu ilişkiyi kurmada çocuklara oyuncak götürme projesini öneriyor. Neden oyuncak götürülmeli? Bir çocuk neden oyuncağa ihtiyaç duyar? İnternette yapacağınız kısa süreli bir araştırma bile önemli şeyler söyler; “Oyuncaklar sadece çocukları oyalamaz, onların zihinsel fonksiyonlarını da geliştirir, problem çözme yeteneklerini arttırır, kendi bedenlerini daha iyi tanımalarını, yeteneklerini geliştirmelerini sağlar”. Ama en önemlisi büyüdüklerinde oynamak için tank ve savaş uçaklarına ihtiyaç duymamalarını sağlar, dünyaya isimlerinin önündeki sıfatın dışında bakmalarını sağlar, büyüklerinin kapkaç stratejilerine karşı kendi taktiklerini kullanmalarını sağlar. Bu cümleler belki de basit bir oyuncağa fazla anlamlar yüklüyor. Ama bu projede amaçlanan şey o Rolling Stones şarkısındaki gibi bir şey değil, tam tersi, yani istediğimizde her zaman ulaşabileceğimiz bir şey.